*

Roland Barthes Camera Lucida

Altıkırkbeş, Şubat 2000, s. 119-120

Eğer bir fotoğrafı seversem, beni rahatsız ederse, ondan ko­lay kolay ayrılamam. Peki ne yaparım onunla birlikte olduğum süre içinde? Temsil ettiği şey ya da kişi hakkında daha fazlasını öğrenmek istiyormuşçasına ona bakar, onu incelerim. Kış Bahçesi`nin derinliklerinde kaybolan annemin yüzü belirsiz ve sol­gun. İlk dürtüyle “İşte O! O gerçekten orada! İşte, en sonunda O!” diye haykırmıştım. Şimdi ise O`nun niçin ve nelerden ya­pılmış olduğunu bilmek -ve gereği gibi söyleyebilmek- istiyo­rum. Sevgili yüzü düşünce ile çevrelemek, onu şiddetli bir öz­lemin kendine özgü alanına sokmak istiyorum; daha iyi gör­mek, daha iyi anlamak ve hakikatini öğrenmek için bu yüzü büyütmek istiyorum (bazen de safça bu işte bir laboratuvara güveniyorum). Ayrıntıyı “diziler halinde” (her kare bir önceki basamaktan daha ince ayrıntıları meydana çıkaracak biçimde) büyüterek, sonunda annemin öz varlığına ulaşacağıma inanı­yorum. Marey ve Muybridge`in işletici olarak yaptıklarını ben izleyici olarak yapmak istiyorum: en sonunda bilmeye zaman ka­zanmak için çözüyor, büyütüyor, bir bakıma yavaşlatıyorum. Fotoğraf bu tutkuyu doyurmasa da doğruluyor: yalnızca Fo­toğrafın noema`sı tamı tamına bu vardı olduğu, ve görüntünün ardındakine ulaşmak için onun yüzeyim temizlemenin yeterli olacağı gibi bir yanılsama içinde yaşadığım için, bende keşfet­menin tutku dolu beklentisi olabilir: incelemek demek, onun arka yüzünü çevirmek, kâğıdın derinliklerine inmek ve öteki yüzüne ulaşmak demektir (biz Batılılar için gizli olan görünür olandan darua “doğrudur”). Fakat ne yazık! Ne kadar bakarsam bakayım hiçbir şey keşfedemiyorum: eğer büyütürsem kâğıdın greninden başka bir şey göremiyorum: tözü uğruna görüntüyü bozmuş oluyorum; eğer büyütmezsem, incelemeyle yetinirsem, zaten ilk bakışta sahip olunan bilgiyi, yani bunun gerçekten de olmuş olduğu bilgisini ediniyorum: bu amaç uğruna baskı yap­mak ortaya hiçbir şey çıkarmıyordu. Kış Bahçesi Fotoğrafı`nın karşısında görüntüye sahip olmak için kollarını boşa açmış kö­tü bir hayalperestim ben; Melisande nin hakikatini asla bileme­yeceği için “Sefil yaşamım!” diye haykıran Golaud`yum (Meli-sande ne gizler, ne de konuşur. Fotoğraf da böyledir: görmemi­ze izin verdiği şeyi söyleyemez).

Çev. Reha Akçakaya

Tüm Roland Barthes alıntıları