*

nedir, ne içindir?

Korkak ve meraklı birkaç çocuğun büyüklüğüyüz biz.

“Ben ne yapacağım şimdi?” çaresizliğinin sadece çocuklukla müsemma olması rahatsız eder bizi. Bu çaresizlik, insan içindir, bu çaresizlik bir erdemdir zamanı gelince. Çocukluk bir ilk defa karşılaşmalar zinciridir, hayret ve hayranlık ve korku ve coşkunluk, mayasıdır bu zamanın. Gençliğe ve yetişkinliğe giderken çeşitli yollar çıkar insanın önüne:

Gördüğü şeyleri öğrenmeye / kabullenmeye ve yordamı neyse ona göre davranıp keyfini gıcır tutmaya eğilimli kişilerin seçtiği bir yol vardır, evet. Hayatta kalacak kadar şey biriktirilmiştir çocuklukta çünkü. Misal, karşıdan karşıya nasıl geçileceği, nasıl okunup yazılacağı, ıspanağın nasıl pişirileceği, sigaranın zararı ile bol egzersizin yararı bilinmektedir.

Hâlbuki dünya, o kadarcık değildir. Bazı insanlar için tüm bu birikenler yan yana geldiği hâlde bir türlü “dünya” etmemektedir. İşte bizler, yani onlar, başka bir yol seçmişiz.

“Ben” denen şeyi tanımayı, doğumu, ölümü, acıyı, sevinci sadece “atlatmayı” değil, esasen “anlamayı” dileyen kalplerimiz var. Ölmeden evvel mutlaka anlamamız gereken bazı şeyler var. Sevdiğimiz bir yazar / şair / yönetmen / müzisyen de bu yolda giden kişidir. Kitap / film ve şarkı ise onunla hiç edemediğimiz sohbetlerin yarısıdır; yarısı bizde. Okur olmak, bizce, “el veren” bir oyun arkadaşıyla tanışmak demektir.

Bu site, bizim bazı cümleleri okuduğumuz zaman hissettiğimiz korku yüzünden, bir “bir şeyler yapma” girişimidir.

“Ya birilerinin daha benim kadar ihtiyacı varsa bunu duymaya?”

“Ya hiç haberdar olmasaydım?”

Mesela biz, Tutunamayanlar ı okumamış, “Arizona Dream”i izlememiş yahut “Mad World”ün Gary Jules yorumunu dinlememiş olmak istemezdik.

Bu yüzden, bir site yapmak ve kalbimizi hızlandıran şeyleri olası ihtiyaç sahiplerine sunmak istedik. Ayraçlar ve not kartları hazırlayıp İstanbul un çeşitli yerlerinde oraya buraya dağıttık. Okumayı seven bazı çocukların bulunmayı tercih edeceği yerler tahmin etmeye çalıştık. İhtimal ki sen, sevgili misafir, başımızın üstüne bu vesileyle geldin. Birazdan gözlerin, bize türlü sırlar vermiş “söz”ün tezahürleri ile karşılaşacak, ne mutlu gözlerine. Birazdan belki de sayemizde senin için toprak yollar, belki ışıl ışıl asfaltlar, belki gidilecek uzak diyarlar belirecek, ne mutlu bize.

28.02.2011