*

Gustave Flaubert

464

Madam Bovary, Gustave Flaubert

Şaşırmış ve kendini kaybetmişti. Yalnızca kırları dolduran ve sağır edici bir müzik gibi damarlarından yayıldığını sandığı yürek çarpıntısıyla tanıyabiliyordu kendisini artık. Ayaklarının altındaki toprak sudan daha yumuşaktı, tekerlek izlerini bitmek tükenmek bilmeyen, kahverengi ve çatlayan dalgalar gibi gördü. Kafasındaki bütün anılar, bütün düşünceler, bir sıçrayışta, bir şenlik fişeğinin bin parçası gibi fırlıyordu. Babasını, Lheureux’nün odasını, […]

Oğlak Yayınları, İstanbul 2001, s. 351
463

Madam Bovary, Gustave Flaubert

Hiçbir şey arama zahmetine değmezdi, her şey boş, yalandı. Her gülümsemenin altında sıkıntıdan kaynaklanan bir esneme vardı, her sevinç bir lanet, her zevk bir tiksinti gizlerdi. En hoş öpücükler bile daha yüce ama gerçekleştirilemez bir şehvet arzusundan başka bir şey bırakmıyordu dudaklarımızda. Çev. İsmail Yerguz

Oğlak Yayınları, İstanbul 2001, s. 319
462

Madam Bovary, Gustave Flaubert

“Bazen, bir kitapta, bir zamanlar düşünmüş olduğunuz belirsiz bir şeye, uzaklardan gelen, en ince duygunuzun ortaya çıkması gibi bir şeye, derinlerde kalmış bir benzetmeye rastladığınız olmuş mudur hiç?” diye sordu Leon. Çev. İsmail Yerguz

Oğlak Yayınları, İstanbul 2001, s. 97
461

Madam Bovary, Gustave Flaubert

Zaten nesneler kendisine ne kadar yaklaşırsa, düşüncesi de o kadar uzaklaşırdı onlardan. Çev. İsmail Yerguz

Oğlak Yayınları, İstanbul 2001, s. 70
460

Madam Bovary, Gustave Flaubert

Denizi yalnızca fırtınaları dolayısıyla, yeşillikleri de ancak yıkıntılar arasına serpilmiş olduğunda severdi. Nesnelerden bir tür kişisel yarar sağlamak istiyordu. Yüreğinin kendiliğinden yanıp tükenmesine katkısı olmayan her şeyi yararsız bulup reddediyordu. Çev. İsmail Yerguz

Oğlak Yayınları, İstanbul 2001, s. 46