“İnsanın Mülkü Yarasındadır”dan insan neden uğraşır içinin kumaşıyla? neden susar, bağırır, ağlar, dağılır? bir taşa neden derdini anlatır durmadan?
“İnsanın Mülkü Yarasındadır”dan bu benim kaderim değil kabulümdür kendini bana süren merheme çareyim
“İnsanın Mülkü Yarasındadır”dan insan dediğin bu dünyada bir yaradır bir inleyiş hüzünler kapısında beni anlama! yüzüme tuttuğum bu dünya geri vermeyecek gözlerimi nasılsa tozunu aldığım bu ayna beni bilmeyecek gidecek sırrını söyleyecek bir dağa bana gelmeyecek
“İnsanın Mülkü Yarasındadır”dan diledim ki kalbimi düşürdüğüm çadırında döneyim! dilime değen mühür alnımda duran kılıç dünyaya dağıldığım aynada seni söylesin kirpiğimden kalkan gemiler hep suyunda gezinsin diledim!
“Utanç ve Siyah”tan dökülsün dünya devrilsin dîvan suya tuz ekilsin alnımızda açılan sokaklardan eylüller geçsin devrim devirmekten gelir bunu bilin çocuklar! gökyüzüne dağıldık bugün ihtilal var!
“Ayna ve Tabut”tan işte o zaman kendi kırbacıyla kardeş olacak herkes bütün bizler bir aynadan içeceğiz kendimizi
“Beter”den ben beterim derim herkese çünkü ben beterim herkes susarken yüzünün en dilsiz perdesinde ben ruhumun rüzgârıyla ölenleri öpenim!