*

Birgül Oğuz Hah

Hah, Metis Yayınları, İstanbul 2012, s. 42

“Devr”den

Aklının bir yanı içi boş bir teneke gibi yuvarlanıyor Memo’nun. Yüz yıl sonra, diyor ve mavi önlüklüler başlarını kaldırıp Memo’nun sırtına bakıyor, Simitçi Salman ölmüş olacak. Çocuklar, hurdacılar, Ayı Cafer, Pepe ve köpekler de. Biz de ölmüş olacağız, birazdan hep birlikte ekmek banacağımız yoğurdun mayası da, sokağın köşesindeki dut da, o duta konan kuşlar da. Kurbağalı Dere’nin çamurunda, Atlantik’in abislerinde, Klimanjaro’nun krater göllerinde, Nizip’in fıstık bahçelerinde, Sarı Deniz’deki mağara kovuklarında, o kovuklara bırakılmış yumurtaların içinde, küvezlerde, Ergani’de bir kıraathane’de, Serik’te bir portakal bahçesinde, okul tuvaletlerinde, nüfus müdürlüklerinde, tren istasyonlarında ve kutuplarda şu anda güpleyen, ne acz ve mucizedir ki aynı anda güplemekte olan, üff, işte bu kalplerin hiçbiri güplemeyecek. Kapanacak çevrimi bizi birbirimize rapteden güplerin. Bu fotoğraf pis sararacak.

Tüm Birgül Oğuz alıntıları