*

Sait Faik Abasıyanık Medarı Maişet Motoru

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2014, s. 157

Küçük bir kütüphane, bir çiçek vazosu, bir levha, bir dolap gibi şeyin içindeki likör takımları, üstleri çiçekli, meşin sandalyeler… Bu refah havası!.. Melek’e bu eşyayı tanıdığı hissi gelmişti. Bütün bu eşyayı kaplayan hava, hastalık müstesna, içinde acayip bir tanıdıklık, bir merasim yapmışlardı.

Konsol: “Merhaba Melek!”; likör takımı: “Bu hasta da olmasa o zamanki gibiyiz, değil mi kardeşim?” demişti.

Sandalyeler gülümsemiş, karyolanın topuzu dilini çıkarmıştı. Melek o zaman, bu hasta çocuktan çok onun etrafını kaplayan havayı özlediğini anladı mı, bilinemez, bunu kendi kendine dahi itiraf etmemiş, edememiştir. Ölüye ancak acıyordu. Babası da ölse bugünkü kadar müteessir olurdu. Vapurda dün, intihar arzuları duyduğunu hatırlıyordu. Şimdi bu arzulara gülmüyordu ama yaşamaktan yine de bir memnunluk duyuyordu. “Canavar mıyım acaba?” diye düşündü.

Tüm Sait Faik Abasıyanık alıntıları