Yalnızlık âsâsıdır Musa’nın Nuh’un gemisidir, İsa’nın çarmıhı, Muhammed in devesi. Teraziden havalanıp bakkal Hüsnü nün omuzlarına konan sineğin kanadıdır sinek için, elimdir benim, ayağımdır. Tenimdeki ürpertidir ansızın, ansızın bana bakışınızdır.
Bilinmesin; Yalnızlık biraz da, Her şeyi bilmenin ta kendisidir.
Avcılar ki, av olmaktan sıkılmış yalnızlıklardır.
Üstelik, onu yeniden aramaya çıkmak, kayboluşunu büsbütün derinleştirirdi.
İnsan cama uzun süre bakınca hep böyle olur, mutlaka bir yüz görür. Daha doğrusu herkesin, asla göremeyeceği halde görmek istediği kayıp bir yüzü vardır.
Kaçtığı da iyi olmuş bir bakıma, bacakları kendilerinin dışına çıkmış biraz; hani koşarken bacağımızın önünde bir bacak daha görürüz ya, az ötede bir bacak daha, az ötede bir… Sanki bacağımız görünmeyen bir bacağı itiyordur sürekli, onun bıraktığı silik bir görüntüyü tamamlıyordur; ya da kendini düşlüyordur önünde, düşüne erişir erişmez yeniden düşlüyordur ve yeniden…