*

Ahmet Hamdi Tanpınar

497

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar

Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yan, hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.

YKY, İstanbul, 2003, s. 54
496

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar

Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlerini affettiren daima öbür hadiselerdir.

YKY, İstanbul, 2003, s. 61
495

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar

Fakat ben hiçbir zaman hak diye kendime ait bir şeye inanmadım. Bütün mazlum doğmuşlar gibi başıma gelen talihsizliğin neresinden ve ne pahasına kurtulursam, kâr sayardım.

YKY, İstanbul, 2003, s. 66
494

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar

Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.

YKY, İstanbul, 2003, s. 110
125

Hikâyeler, Ahmet Hamdi Tanpınar

“Adem’le Havva”dan Ve karşılıklı çığlık devam ediyor. Havva çağırıyor. Adem yürüyor, Adem sesleniyor. Havva kuyusunun başında onu bekliyor. Ve insan sesine susamış toprak bu sesleri dinledikçe ısınıyor, değişiyordu.

Dergâh Yayınları, İstanbul 2007, s. 249
123

Hikâyeler, Ahmet Hamdi Tanpınar

“Teslim”den O zamana kadar politikayı büyük merkezlere mahsus, büyük meselelerin etrafında ve her şeyden evvel bir fikir dâvası addeder­di. Fakat bu kısa yolculuk ona asıl politikanın bu küçük şehirlerin, para kudreti, iş imkânı sahiplerinin yüzlerinde, tok seslerinde, ağır baş sallayışlarında toplanmış, dış taraflarından bakılınca bir felâke­tin artığı gibi görünen bakımsız eşraf konaklarının, mağazaların, dükkânların, ardiyelerin […]

Dergâh Yayınları, İstanbul 2007, s. 203
121

Hikâyeler, Ahmet Hamdi Tanpınar

“Yaz Yağmuru”ndan Hayatına bütün müdahalesi kendi kendisini göz hapsine almaktan ileriye gitmiyordu.

Dergâh Yayınları, İstanbul 2007, s. 200
118

Hikâyeler, Ahmet Hamdi Tanpınar

“Abdullah Efendinin Rüyaları”ndan Arkadaşları seslendikleri zaman Abdullah Efendi kendisini bir kuyunun dibinde buldu; o kadar kâinatla alâkasını kesmiş, kendi kendisi yahut sadece iradesi olmuştu. Onlar, hep bir ağızdan, onun sükûtuna kızıyorlar, bu somurtkanlığı mânâsız, budalaca ve kibirli buluyorlardı. “Haydi, diyorlardı, kendine gel, eğleneceğiz…” Abdullah Efendi birdenbire kuyusundan çıktı. Eğlenmek, ne güzel şeydi bu! Elbette eğleneceklerdi… […]

Dergâh Yayınları, İstanbul 2007 s. 22-23
117

Hikâyeler, Ahmet Hamdi Tanpınar

“Abdullah Efendinin Rüyaları”ndan Hakikatte Abdullah Efendi, ömürlerinin sonuna kadar kendile­ri olmaktan kurtulamayan, nefislerini bir ân bile unutamayan, etra­fındaki havaya kendilerini en fazla bıraktıkları zamanda bile, içle­rinde, tıpkı alt katta geçen bütün şeyleri merakla takip eden bir üst kat kiracısı gibi köşesinde gizli, mütecessis, gayrimemnun ve zalim ikinci bir şahsın mevcudiyetini, onun zehirli tebessümünü, inkâr ve […]

Dergâh Yayınları, İstanbul 2007 s. 12
98

Yaşadığım Gibi, Ahmet Hamdi Tanpınar

Dostoievsky’yi ise yeni yeni tadıyordum. Muazzam bir şeydi bu. Her an dünyam değişiyordu. İnsan ıztırabıyla temasın sıcaklığı her sahifede sanki kabuğumu çatlatacak şekilde beni genişletiyordu. Düşüncem adetâ birkaç gece içinde boy atan o mucizeli nebatlara benziyordu. Ciltten cilde atladıkça ufkum başkalaşıyor, insanlığa ve hakikatlerine kavuştuğumu sanıyordum.

Dergah Yâyınları, İstanbul 2006 s. 58